31 Aralık 2008

Seyirci

Oyun oynanıyor...
Ama bu oyun çok ciddi;
Doğmakta var Ölmekte...

Ne doğduğunu biliyorsun Ne de ölümünü
Sadece sana biçilmiş rolün hakkını vereceksin...
Kötü karaktersen, iyi gibi olmaya çalışma komedyen gibi duruyor.
İyi karaktersen kötü olmaya çalışma zavallı gibi duruyor.
Ne isen o olacaksın...

Farkında olanlara deli deniyor, olmayanlara da ahmak...

Seyircilik ise zor olan, müdahale şansın yok...

Oyuna dahil olmak için can atıyorsun hani oturduğun yerden herseyi biliyor ve görüyorsun ya...
İçine dalıp bir anda çözecekmişsin gibi geliyor, ve içine daldığında artık seyirci değil oyunculardan biri oluveriyorsun...

Eee...
Hakkını verebiliyormusun yaşamının...

13 Aralık 2008

İstek


Ne istiyorum diye her defasında soruyorum kendime cevabı tahmin edildiği gibi bilinmezliklerle dolu...

İsteklerimiz ne de olsa bizde bir yere gitmiyorlar önce istemeyerek yaptıklarımızdan kurtulalım sonra ya kalsın istekler hep...

Çocukluğumdan beri yemeği yada yapmayı sevdiğim şeyleri en sona bırakırdım, önce yapılması yada yenmesi gereken şeyleri bir çırpıda bitirip diğerlerinin zevkine varmayı beklerdim...

Ve istediklerim hep gerçekleşmeyenler oluverirdi, belkide böyle olması iyidir eğer gerçekleşseydi bitip tükeneceklerdi, o zaman neye yarayacaktı yaşamak...

Sırf bir gün isteklerime kavuşma arzumdan mı bu hırsla yaşıyorum???

13 Ekim 2008

Dur


Bazen düşünmek öyle hal alıyor ki...
Farkına vardığımda hayretler içinde kalıyorum.

Bir ucundan yakalanıyor birşey evire çevire didikleniyor, sonra sorguya alınıyor, sonra nasıl oldu da bu duruma geldi hikayesi anlatılıyor, pişmanlıklar, bir daha olmayacak olmasınlar...

Elde mi ki düşünmek yada düşünmemek...
Düşünmemek için çaba göstermek ama bu çabayı gösterirken zaten düşündüğün yine aynı şey değil mi?(ne kadar komik:)

Ve bir ses yankılanıyor beynimde kapa çeneni...

19 Eylül 2008

Fazla


Gitmelisin...
Gitmeli...
Git...

Daha fazla sevdirmeden, vazgeçilmez olmadan gitmelisin...
Daha fazla alışmadan, acıtmadan, acımadan gitmeli...
Ardına bakmadan, şüphe duymadan git...

...

15 Eylül 2008

...


Çok oldu kaybedeli...
Bir daha bulunur mu bilinmez, bulmak istenir mi oda umursanmaz...

Kendimle zorum var...
Hiç bir zamanda kolay olacağını sanmıyorum...
Kolaysa da zorlaştırmanın bir yolu bulunur...

Kısa yol varken nedir bu uzun yol tercihleri?
Sorgulamakla olmuyor ki uygulama gerekli...
Uygun adım marş...

Delilik zamanlarındayım...
Delilikle delilik ötesi zamanları...
Daha da ötesi var mı ki?
Bir bilene mi sormalı yoksa bizzat mı ziyaret etmeli...

Gidipte bulamamak, bulupta dönememek var...

Kırık

Teşhis kırılan kemik yanlış kaynamış...
Tedavi tekrar kırıp doğru kaynamasını sağlamak...

Ha ha ha ha!!!

Nerede o cesaret?
Kim yapabilir ki bunu tekrar o acıya kim katlanabilir?
Bırakın olduğu gibi kalsın...
Geri kalan yaşamda o acıya katlanmaktansa ağır aksak devam etmeyi tercih eder...

Ben kabul ediyor ve istiyorum düzgün olmayan ne varsa ve ne pahasına olursa olsun kırın gitsin, o yanlışlık yüzünden defalarca acı çekmektense, şimdi şu anda hazırım...

Kırın...

11 Eylül 2008

KoşMA

Bugün adı lazım değil bir alışveriş merkezindeydim...

Her yer dolup taşıyor zor hareket ediliyordu...
Raflar sanki talan edilmişti...
Bir sonraki reyona ulaşmak için sıra bekleniyordu...

Önce gelen her şeye elleme lüksüne sahipti... (tabii kimin öncesi?, ondan önceleride mutlaka olmuştu. önceki ardındakini düşünmediği gibi, şimdiki de arkasındakini düşünecek değildi)

Bu kargaşa sanırım sabahtan akşama sürüyor olmalıydı...

3 parça alacak için 1 saat zaman harcadım...
Sinirlenmedim, öfkelenmedim sadece gülümsedim...
Yine o oldu ne işim var burada benim...

Neyse ki kasaya ulaşıldı...
Oradan biri haykırdı acele etsenize servisi kaçıracagım...
Acele etmek mi? Kasadan geçmenin acelesi nasıl olacaksa...

Nedir bu koşuşturma, sabırsızlık, öfke, sinir, tüketme ve tükenme...

Bir şeyler oluyorda benim mi haberim yok...

Ben hayatımın, zamanımın, yediğimin, içtiğimin tadına varmak istiyorum...
Hatta sindirene kadar beklemek, sindiremediğimi kusmak istiyorum...
Bağırsaktan boşaltmak değil...

Karakter


Hep derler karakteri, kişiliği bozuk, daha tam oluşmamış...

Ben buna inanmaz oldum...
Yani insanın kişiliği ve karakteri yoktur gibi geliyor bazen, asla yapmam dediğiniz şeyleri bir bakmışsınız ki yapar olmuşsunuz...

Öyle olunca da karakter bozukluğuna giriyormuş, sanki kişinin elinde de böyle davranmak, olaylar sebebler ve karşılaşılan durumlara göre o an tahlil edip uygulanıyor...

Kısacası gereken ne ise onu yapıyor...

Değişen insanın kendisi değil hayatının ta kendisi oluyor...
Bu durumda aslında insan değil de;
Yaşamın kendisi mi karaktersiz...

10 Eylül 2008

Korku


Parçalamayı, bölmeyi, çıkartıp toplamayı hep sevmişimdir... Ama çarpma konusunda şimdi düşündüm de emin olamadım...
Aslında matematiği hiç sevemedim...
Taa ki liseye kadar...
Matematik değilde, matematikçiymiş sorun...
Şimdi bu konunun korkuyla ne alakası var diye soranlar olabilir tabii okuyabilirlerse...

''KOR-ku''
Başlık yazarken aklıma gelen bu kelimeyi bölerek yola çıkmaktı... Ama şimdi saçma geliyor, bu kadar da düşündüğünü yazmak biraz tehlike arz ediyor, bak bundan bile korktum...

Niye korkarız?
Korkularımız sonucu değiştirir mi?..

23 Haziran 2008

Kayıp


Su Kayıp... Yol Kayıp... Zaman Kayıp... Akıl Kayıp... Kan Kayıp...

Hayat Kayıp...

__/_/___/\__/\____/\_________________________

Ne Kadar?


Ne kadar büyük bir ağaçsan...
Aslında O kadar büyük bir köksün...
Ne kadar çok gülüyorsan...
Aslında O kadar çok ağlıyorsun...

22 Haziran 2008

Birisi...

Sevilmek umurunda olmamış,
Sevmiş ama umursanmadığını sanmış belkide...

Soramamış!!!
Ben...
SENDE...
Nerdeyim?...
Neyim? diye...

Sessiz kalmış kaybetmemek adına, ama bu sessizlik kaybettirmiş aslında...
Kendince bahaneleri varmış, kusur gibi gördüğü kusursuzluklarına...

En iyi zamanlarını paylaşmış;
Dağıtmış tükenir mi diye düşünmeden...
En kötü anlarını bir an bile çaktırmamış...

...
...
...
Sadece beklemiş...
Ne beklediğini bile bilmeden belkide...

...

14 Haziran 2008

Doğru... Gerçek...

Kim kaybetmiş ki bu gerçeği ben bulmayı umuyorum...
Ben bulduğum kadarını yitirmemeyi umuyorum...

Doğru...
Gerçek...

Ya, bu kavramların arasındaki uçuruma ne demeli...
Doğru buyurun sizlerin olsun ben gerçek olanın peşindeyim...
Herkezin doğruları benimde doğrum olmak zorunda mı ???
Yani herkes bir tarafa meyil etmişken, ya ben meyil etmek istemiyorsam...
Doğruları bir çok kişi bilirken, gerçeğin ne olduğunu sadece kişinin kendisi bilmez mi?...
Bilir de elinden ne gelir onu da kendisi bilmez:)

1 Haziran 2008

Kimsin

Kimsin sen...
Ne olduğunu, nereden gelip, nereye gittiğini biliyor musun?
Biliyorsun da müdahale edebiliyor musun?
Müdahale ediyorsun da değiştirebiliyor musun?
Değiştire biliyorsun da neden hala düşünüyorsun...

8 Mayıs 2008

SINIR


Sınırlarım var...
Kararlı olabilmek en büyük sınır olsa gerek...
İster doğru olsun ister yanlış artık hududu çizilmiştir o an ki düşüncenin...
Olmazsa olmaz kendi sınırımı koymazsam haddimi de aşarım...
Ve aştığım haddimin geri dönülmez düşüncelere sebep olmasına yol açarım...

(Haddi olmayan birine haddini bildirmekte pek mümkün değildir zaten haddi yoktur bildirilecek :)))
Gördüklerinde yada karşılaştıklarında en azından kestirebilmeli karşıdaki bana nasıl davranacağını...
Ve sınırlarım belirler bu kestirmeyi...
Herşeyi yapmak istemem aslında hiçbir şeyi dogru dürüst yapamayacagımı gösterdi çogu zaman... Geçici isteklere sınır koyup kalıcı isteklere yer açabilmeyi...

Doğmak
Yaşamak
Ve Ölüm bir sınırken!!!

Ben ne kadar Sınırsız olmak istesemde...
Yaradılış sebebim, yeteneklerim, olmayan vasıflarım, aldığım eğitim, yaptığım iş, cinsiyetim, dogdugum zaman, mekan, vs...
Zaten isteğimin dışında sınırlarımı belirlemiyor mu farkında olmadan...

...