27 Mart 2010

Yabancı



Yabancılaştı...
Ne kendimi ne de bir kimseyi tanıyorum.
Konuşulanlar sadece o an var sonra aklıma bile gelmiyor.
Dinlemiyor, yalnızca duyuyorum.
Her gece evin yolunu tutarken ay'a bakıp ya gülümsüyor ya da gözüm görmesin seni diyorum.
Sultanahmet'te bir .... atıp eve gitmek ne büyük bir keyif (görünen fiyatlar sadece yabancılara geçerli imiş) yerlilere :) %20 indirimli...
Yazılacak ve söylenecek söz yok aslında,
Yazılacakları ve söylenecekleri yaşayıpta geleyim ben...

Bu şarkıyı yine birşeyleri kurtardı...

Bülent Ortaçgil&Fikret Kızılok ortak yapım ve seslenim...
Kalemin yasaklarında
Çalışan parmaklarında
Ve ağıran saçlarında
Tutsak olmuş bir düşüncesin
Bil bakalım sen nesin?

22 Mart 2010

Gaziantep-Hatay-Aleppo-Damascus






Gaziantep tatlılar şehri tatlının kendisi yoksa fotoğrafını görüyorsunuz. imam çağdaş yemekler enfes ne yiyeceğini şaşırıyorsun, önce Ali Nazik diyorum ve gevurdağ salatası... Bir gece konaklama ve ardından Hatay yolculuğu Hatay'ında Gaziantep'ten kalır yanı yok tatlı konusunda yanyana künefeci dükkanları yemeyeni dövebilirler. Bir gece de orada konaklama ardından sabah erken den Halep yolları kıpkırmızı toprak görüyorum yollarda aklımdan geçen inip şuradan bir kaç kilo alsam da boya yapsam oluyor hayran kalıyorum toprağın rengine kırmızı ve koyu kahveler... gözümü toprak doyursun diyorum...

Ve Halep kendimi birden çocukluk yıllarımda gibi hissediyorum eski Türkiye nasılsa hani şu paralarımız bantladığımız zamanlar kocaman kocaman banknotların olduğu vakitler Alamancıların gelipte bir tane para verip bir avuç para aldıkları zamanlar işte halep o zamanlarda gibi... Trafik ışıklarının işe yaramadığı her köşe başında sen geç sen durcular var. Orada da taksiyi kullanmayanı dövebilirler hani... Ama yemekler konusunda iyimser olamayacağım halep kalesinin çevresinde bir çok restaurant var sultanahmet misali turistik saçmalıklar... Telefon sıkıntısı çekiliyor postanelerinde telefon yok her yere kulübeleri koymuşlar ama içinde telefonları yok telefon etmek için güneş görmemiş karanlık hizbe bir yer gösteriyorlar dev gibi bir bilgisayarın karşısından üç kişilik bir sahış oturuyor kulağında kulaklıkla yaşıyor gibi bir hali var antika sayılabilecek bir telefondan sonunda 0090 çevirebildiğime inanamıyorum. Evet dolaşınca ve keşfedince şehri heryerin böyle olmadıgına zor olsa da ikna oluyorum. Burada da tatlı kuleleri var ama bir tanesini bile görmek istemiyorum sakatat dükkanıyla tatlıcı dükkanı yanyana her canlı aynı anda paylaşıyor yenecek ne varsa...

Bu ülkede sigara yasağı yok hatta her yer nargilelerle dolu bir zamanlar Atatürk'ün de kaldığı Baroon Hotel' de olmak ayrı bir keyf veriyor insana... Herşeyi bir tarafa bırakıp evimden uzak olmanın rahatsızlığı aklımdan çıkmıyor oysaki gezip görmekti dert...

Halep'ten Şam'a 6 saat süren tren yolculuğu...

Toprağın aşamalar halinde kuma dönüşmesini izliyorsun, küçük hortumlar oluşuyor yol boyunca, şimdiden özlüyorum evimi...

Hava sıcak trenden inip otel bulabileceğimiz bir yer arıyoruz biri çıkıyor karşımıza türk olduğumuz alnımızda mı yazıyor acaba? Başlıyor Türkçe konuşmaya beni takip edin ben size göstereceğim yer diyor hamidiye çarşının tam karşısında bir yere getiriyor bizi ama otel kalınacak gibi değil ağladım ağlayacağım teşekkür ediyoruz ve terk ediyoruz orayı hemen arka sokakta temiz ve güzel bir yer buluyor çantaları bırakıp kalacak başka yerler var mı diye aramaya koyuluyoruz. ama nafile bu gece buradayız. geceleri sıcak kayboluyor, balkondayım bir sigara yakıp ay seyrediyorum kendimi garip hissediyorum emanet gibiyim buralarda. neredeyse sabah olacak balkon köşelerinde uyumadan sabah olmayacak diyorum ...

Sabah oldu karnım aç mahrumiyet bölgesindeyiz sanki yada o kadar çok şey var ki yiyecek ben seçemiyorum. ekmekleri tatlımsı ve kokulu beğenmedim ekmek aradık durduk 1 saat maydonoz peynir bu kadarı kafi herşey çok ucuz ve çok fazla ben daha alışamadım buradaki tatlara gün boyunca cevizle besleniyorum abartısız 4-5 litrede su...

Dudaklarım çatladı hatta yarıldı, bir garip keyifsizlik hali var üzerimde daha atamadım. Japonlar saat 07:00 ellerinde kameralar sokaktalar kimseler yok onlardan başka. 11.00 den önce hayat başlamıyor. Günler geçtikçe alışkanlıklar başlıyor koşullara göre davranma ve yaşama alışkanlığı Şam çok kişiyi ağırlıyor, her yerden her memleketten insanın kendine has gezeceği bir şehir her geçen gün Şam'a alışıyorum. Gündüz başka gece bambaşka bir hal alıyor. Sonunda buranın da nimetlerinden faydalanacagımız bir çok yer keşfediyoruz ama artık sona yaklaştık. Ve sonuç itibariyle ne varsa Şam'da var diğerleri teferruat diyorum.

Gidip görmek, görüp yaşamak lazımdır.