20 Aralık 2011

19 Aralık 2011

Gen...

Dünya yuvarlak diyorlar bugün (yarın ne diyecekler duyamayabilirim)ama hayat yuvarlaktan çok uzak; yuvarlak olsaydı az biraz gideceğiniz şey size görünür olurdu.
Görünür olması bir tarafa, elinizdeki istatistiklerle tahminler de bulunmak bile büyük bir zaman kaybı...
Tahmin sayısını yüksek tutarsanız belki tutturma ihtimali olabilir.(hayal gücü işi kolaylaştırır)
O zaman da akıl sağlığı pek normal seviye de olmayabilir ya da tahmin yürütmeye uğraşmaktan bir bakmışsınız ki resim değişmiş...

Devam ederken yaşam, planlar yaparsın.
Karşında bir resim vardır.
Tam gülümsemeye başlarsın, bir anlık şuur kaybında resim değişir.
Başladığın noktaya dönsen ezberinde olur kaygılanmaz-sın...

Daha kaç köşe vardır dönmen gereken?
Ve hayatın acaba kaç gen...

17 Aralık 2011

16 Aralık 2011

2001

Heyy!!!
Yine de hey heyy...
Benden Selam olsun Bolu beyine;

Arkadaşlarla Ortaköy'e gidelim dedik. X kişi gitar çalar dedim ki al gitarını şöyle akşam vakti oldu mu sahilde tımbırdatırsın.
-Şimdi onu kim taşıyacak!
-Hadi lütfen hem sen taşımayacaksın taksiyle gideriz.
-Y kişi olsa anlarım ama sen de pek naz ettin yani.
-Y kişi ritimci ama asıl enstumanı cello...
-Onu taşıyacak adam lazım işte...

Her neyse kırmadı aldı gitarını Ortaköy'e geldik yedik içtik sonradan katılanlarla sayı 20'lere ulaştı. Bazıları müzik kadın, adamları, radyocu, çapulcu bazıları fasulye doluştuk ama çok eğlendik... Gece yarısı yavaş yavaş gidenler olunca evlere dağılmak gerekiyordu. Eh benim tayfa her zaman ki gibi gözümün içine bakıyor karşıya geçmesekte sende kalsak nasıl olur der gibi...
-Yürüyün kuzucuklar haydi.
Taksiye 5 kişi bindik taksici sinirden söylene söylene bizi eve bıraktı.
Biri seslendi;
-Bira alalım mı?
-Yok! Herkes uyusun diye benden bir ses yükseldi.
Eve geldik kimse de uyumak gibi niyet yok.

Biri(ben)soruyu sordu gitar nerede?
Birbirine bakan gözler;
-Taksiye zor bindik diye bagaja koymuştum...
Sahibi suskun algılayamamış gözlerle sesin geldiği yöne baktı. Kaldı...
-O gitarın değeri ne kadar biliyor musun sen?
Hep beraber ayaklanıldı. Giden gitmişti. Radyocu arkadaş ben şimdi canlı yayından anons ettireceğim gibi telkinler de bulundu. Bir umut... Bendeki vicdan azabı tarif edilemez; tutturmuştum alalım diye.

Sabaha kadar kimse uyumadı. Sessizlik...
Sabah olduğun da sahibi yahu boşverin yapacak bir şey yok demesiyle sessizlik bozuldu.
-İyi para eder bize bastı küfürü ama bagaj da bulunca gülecektir.
-Geri getirme ihtimali nedir?
-Ya evet çok geri getirecek bir tipe benziyordu yaa.
-Kimse bakmadı mı plakasına?
-Ne plakası abi adamı görsem tarif edemem.
-Al demeseydim keşke.
-Almasaydım keşke.
-Bagaja koymasaydım unutmasaydım keşke.
-Belli olmaz geri getirebilir.
-Adamın yaşı baya var, verir torununa al kızım patlat bir şarkı...
Hahahahaha...

(Unutulmazlar arasında yerini alan olay. Sonraki günler de bu konuda çok gülüp eğlendiğimizi hatırlıyorum. Geçen bu 10 yıl içinde kimseler yanyana değil. Uzun zaman oldu haber almayalı, çoğu bu ülke de bile yaşamıyor artık...)

15 Aralık 2011

buzlucam



Değerli Arkadaşım'a
Hep başka lar da olmaması, artık hep kendinde olması temennisi ile...
Seviyoz ulenyyynn senü...

13 Aralık 2011

Yorgunluk

Bugünler de o kadar yorgun oluyorum ki gece uyumak nedir bilmiyor, sabah mecburen erken kalkıyorum. Taşıkardi olmuş olabilirim nedense yüreğim ağzım da dolaşıyorum. sebebi yok sadece var. Sebepsiz varlık...

Mükemmelliğin nedeni, bilinmez oluşudur...Tron Legacy...(Aklıma şu an da geldi,pek beğenmiştim)

Düzene uyum sağlama aşamasına geçmek için çabalıyorum, çabaladıkça daha da düzensizleşiyorum:)

Geçen hafta evi kurcalarken 2001 yılında günlük tarzı tuttuğum ajanda elime geçti, aslında günlük değil notluk gibi birşey çıkmış ortaya; arada sayfalarca yazdığım da olmuş, ünlüm koyup geçtiğim zamanlar da... İnsanın geçmişini okuması ne tuhaf oluyor... Sanki onca olup biteni siz değil de başkası yaşamış gibi... Bir gün üşenmezsem o sayfalardan birini buraya yazacağım, hangisi olduğuna karar vermem biraz zor olacak... 2012 yılında da aynı şeyi yapmak istiyorum. (en azından bu gece istiyorum; yarın???

22 Kasım 2011

Kaçış

Kendinle ilgili tüm bildiklerini unutmalısın önce...
Yoksa kendinde bildiklerin yüzünden uzak durur ya da yakınlaşma çabalarına girersin...
Kişiler başkalarına yapıştırdıkları etiketleri eleştirirken, kendine yapıştırdığını neden gözardı eder...
Kendinde beğen diklerin ya da kusurlarına göre seçim yapmakla ön yargılı insanlardan ne farkın kalıyor? Kararı verecek olan kişi sen değil karşında kilerdir, aynı senin de onların hakkındaki kararın gibi;
Bazen hatta çoğu zaman kaçar insan, sanki kendinde bildiklerini herkes öğrenecekmiş gibi gelir ve öğrendiklerinde bitecek olmasından korkar, aslında tam da bu noktada başlamıyorsa bırak giden gitsin. Kendini her unuttuğunda yeniden başlama ihtimalin varken, unutmamayı seçtiğin sürece ya geç kalır ya da bitmeyi beklersin...

18 Kasım 2011

Soru (lar)

-Ne zaman kalabalık oldun ki sen?
-Neyi doğru dürüst anlatabildin?
-Anlatılmak isteneni ne kadar önemseyip dinledin?
-Ne zaman başkasının yerine koyabildin kendini?
-En son ne zaman özledin birini?
-Yalan(lı) cümleler kurmaya ne zaman başladın?
-Ne zaman sadece kendin için ağladın?
-İzi kalan kaç tane acın oldu?
-İhanete uğradığında ne hissettin?
-Ne zaman bıraktın kendini birinin ellerine?
-Hangi ara arkana bakmadan yürüyemez oldun?
-İlk aklına geleni söylemeyi ne zaman bıraktın?
-Cevabı olmayan sorular sormaya ne zaman başladın?
...

15 Kasım 2011

Günlük

Bugün hayatımdaki en garip günlere yenisini ekledim. Sanırdım ki beni hiçbir şey şaşırtamaz ama şaşırmamaya alışınca dozu da artıyor sanırım şaşırayım diye :))) Cogaloğlu normal birgün kağıt arıyorum dokusu,suyu,rengi,gramajı,ebatları,sayısı hepsi bir arada olmalı olmazsa olmaz...Önce sokağa gidiyorum hiçbir yere uğramadan sonuna geliyorum aklımda D.Ş var durup arıyorum bir eski apartman merdivenleri o kadar şuursuzum ki kapısında dikiliyorum fark ediyorum ki gelen geçen bana bakıyor telefonu kapatıyorum karşıdaki yıkılmak üzere olan han'a dalıyorum kapıdakilerde şaşkın, benim içeri girebileceğimden şüpheleri var gibi bakıyorlar. aradığımı elimle koymuş gibi buluyorum fazlasıyla; ama diyorum kredi kartı geçiyor mu hepsini almam gerekiyor...
O kadar nakit yanımda yok. -kredi kartı???
Komşuda var ama gerek yok sen al git sonra parayı bırakırsın. Nasıl yani diyorum ? ya gelmezsem ? canın sağolsun diyorlar...
İçimden nasıl yaa oluyorum kalsın diyorum istemem.
Etrafa bakıyorum bir gariplik mi var acaba hani az önce adam öldürdüler de beni başlarından göndermek için mi bu şekil davranıyorlar gibi senaryolar yazıyorum :)

Neyse diyorum çıkarıyorum cebimdeki son kuruşa kadar veriyorum adamlara bir kısmını da orada bırakıyorum yarın uğrayıp alacağımı söylüyorum bir hürmet bir alaka diyorum beni benzettiler mi??? ama asıl hikaye bu değil ki...

Uzunca bir süre önce kitap ısmarlamıştım o kadar zaman geçti ki...
Beni ne tanıyorlar ne de adımı biliyorlar telefonda gelip alacağımı söylememden bu yana 4 ay geçmiş (tir)...

kapıyı çalıyorum buyurun kime bakmıştınız ..... beye!!! kim diyelim??? o beni tanımaz Arzu hanıma kitap siparişi vermiştim deyin o anlar durumu diyorum ...

Aşağıya gayet sevinçli mutlu mesut biri geliyor hani hoşgeldiniz sefalar getirdiniz tabiri var ya aynı o tavırda biri... buyurun sizi toplantı odasına alalım simdi siparişiniz hazırlanır sizde bu arada bir kahvemizi içerisiniz diyorlar... Bende yine haydaaa ne oluyor bugün şüpheleri... arkasından işletmenin sahibi içeri giriyor 75-80 civarı yaşlarda bizde sizi bekliyorduk hoşgeldiniz diyor bende iyice şüpheler artıyor ama bir taraftanda çaktırmıyorum... aklımdan geçen acaba ben çok tanınmış biriyim de farkında mı değilim beni herkes tanıyor biliyor da ben kendimimi bilmiyorum diye düşünüyorum ve tek başıma içimden basıyorum kahkahaları... Çaylar kahveler ikramlar... az sonra konuya giriyorlar ya işte efendim bize de şöyle şöyle bir şey lazım bundan da olsa çok iyi olacak acaba siz yapabilirmisiniz diyorlar???
o kadar paranoyayı bana neden yaşatıyorsunuz bunlara ne gerek var baştan beni tanıdığınızı yaptığım işleri gördüğünüzü ve istediklerinizi söylesenize az kalsın yüreğime iniyordu... hepsi üstüste gelince... meğer gerçekten de uzun zamandan beri beni bekliyorlarmış. beni de benden iyi tanıyor takip ediyorlarmış...
aman yahu ben ne bileyim dünyayla iletişimim mi var ben ancak tüm kapılarımı kapatırsam üretebiliyorum yoksa böyle senaryo üretip düşünmekten yolda bile yürüyemeyebilirim.

Bir iyi oldu ki sonunda herşey istediklerimin yanında istemediklerimde, aradıklarımın yanında aramadıklarım da beni buldu.
Onlar mesut, ben bahtiyar...

31 Ocak 2011

Kararsızlık

İşte yeni bir çıkmaz sokak...
Beynimin içinde oluşturduğum tüm oluşumların kapılarını açıp tamam buradan çıkarım dediğim anda tekrar geri dönüp başladığım noktada buluyorum kendimi...

Bil artık nereden çıkacağını;
Kendime olan tahammül sınırlarını çoktan aşmışım...
Her şey birbirine karışmış sıra yok, öncelik yok, sonralık zaten ...

Ya ne var ne yok yerle bir edip harabeye döndürüp geriye ne kaldıysa toparlayıp çıkılacak yada ne varsa tek tek büyük bir sabırla onarılmaya çalışılacak...

işte bu noktada tahammül sınırları devreye giriyor.
Belki sabır gösterebilirim, katlana da bilirim ama bunlar değil ki sorun...
Artık zaman yok bende;
Bunları uygulayacağım zamanım tükenmiş içeride bir yerlerde...

Dönülmez akşamın ufkundayım vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç...(: